19 Ocak 2012 Perşembe

AŞK ve İlham'ın AŞK'ı.


AŞK'ın bazı konularda gözü, gönlü açtığı, organları coşturduğu, dünyayı renklendirdiği olmuştur. "Miş" "muş" değil de oldu işte, gizlemenin alemi yok. Aci biber gibi, kana karıştığı anda kulaklardan, burundan dumanlar, gözlerde büyüme, iştahta açılma ya da kapanma, acıtsa da garip bir keyif alma... 


Kalemi eline alıp da beyaz sayfalarla uzun mesayi harcayan ben, konu AŞK'a gelince 26 sayfa döktürebildim ki devamı da geliyor. AŞK konu olunca yazabilmek yaşananların niceliğinden mi niteliğinden mi emin değilim fakat ortaya karışık yanar döner bir etkisi olduğu aşikar.


AŞK değil mi ki yapmayacağımız şeyleri yaptırtan, "asla" dediğimiz şeyleri yutturan? O masalarda "bak buraya yazıyorum" başlığı altında yazılanları çaktırmadan kazıtan?


Elif Şafak koca bir kitap yazabilmişse hakkında, erkeklerin eline Pempe kaplı bir kitap tutturabildiyse (bence garip değil ancak türk erkeği renk paletinde olmayan bir renk) vardır AŞK'ta bir keramet. 


Tarihe mal olan aşıkların AŞK'ları yaşamlarına mal olsa da bizlere ilham kaynağı olmadı mı? Dağ delmedik, zehir içmedik ya da adımıza diziler yazılmadı belki ama biz de kendi çapımızda cengaverlikler yaptık da gönüller çeldik icabında.


Demediğim şudur ki, konu bir tek AŞK'a gelindiğinde ilham gelir!
Sadece kolaylaştırma ihtimalinin altını çizerim şu dakika.


- Okurken onaylar anlamında kafa salladıysanız eğer bir şeylere AŞK'la bağlanmışsınız da bir şeylerden ilhamlanmışsınız demek olabilir belki, ki bu da iyi bir şey olabilir.


Ruh açlığına en ideal gıda: aşkla sevilecek bir şey, üzerine bir tutam ilham ve cesaret.


Afiyetle... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder